Hep aynı, değişen birşey yok (Everything's the same, there is nothing has been changed)

Nereye gidilirse gidilsin, kıtaların hangi cins ırkı ile karşılaşılırsa karşılaşılsın, değişmeyen, ortak olan bir dünya algısı ve insan kavramı var. İnsanların dünyaya ve dünyanın içerisinde yaşayan varlıklara karşı bakış açısı beslenmiş olduğu kaynak ile anlam kazanıyor. Bütün yönler: Batı’sı ile D...

Full description

Saved in:
Bibliographic Details
Main Author: Kayadibi, Saim
Format: Article
Language:English
Published: Memleket İletişim A.Ş 2012
Subjects:
Online Access:http://irep.iium.edu.my/23384/1/10.04.2012_Hep_Ayni.pdf
http://irep.iium.edu.my/23384/
http://www.memleket.com.tr/hep-ayni..-15399yy.htm
Tags: Add Tag
No Tags, Be the first to tag this record!
Description
Summary:Nereye gidilirse gidilsin, kıtaların hangi cins ırkı ile karşılaşılırsa karşılaşılsın, değişmeyen, ortak olan bir dünya algısı ve insan kavramı var. İnsanların dünyaya ve dünyanın içerisinde yaşayan varlıklara karşı bakış açısı beslenmiş olduğu kaynak ile anlam kazanıyor. Bütün yönler: Batı’sı ile Doğu’su, Kuzey’i ile Güney’i Allah’ın olduğuna göre coğrafya ya da insan merkezli ayrımcılığın hiç bir farkı yok. Bütün bu yönlerin, farklı coğrafyaların ve iklimlerin insanların farklı davranış sergilemesinde çok etkili olmadığını karşılaşılan olaylar bize net bir şekilde açıklamaktadır. Yani insan doğulu da olsa batılı da olsa almış olduğu dinsel değerler ile insanlığı ortaya çıkıyor. İnsanın dil, ırk yada renk olarak farklı oluşunun kavrayış farklılığında hiçbir etkisi olmadığından söz etmek istiyorum. İnsanı yaratılışına uygun davranışlar sergilemesinde bütün harici farklılıkların din faktörü ile nasıl nötürleşerek sabit değerler ile anlamlaştığını, görmek zorundayız. Gerçekte ırk, dil, renk, coğrafya, yaşam modeli, standartlar yada aklınıza gelebilecek bütün ayrıştırıcı yada birleştirici değerler, hiç bir anlam ifade etmez hale gelebilir eğer varlık nedeni, yaratılış gayesi olan insanın İslâm ve Müslümanlık ile bir noktada buluşamaz ise. Asırlardır yepyeni ve pörsümez din olan İslâm’ın bütün dinlerin en son temsilcisi ve doğrulayıcı versiyonu olarak gelmesine kadar yeryüzünde İlahi dinlere mensup tabiiler akıl almaz işkencelere maruz kalmışlardı.